
Zenginliğiyle meşhur Halepli tacir Muhsin Çelebi’nin (1610?-1671) ailesi yüzyıllar boyunca Muhsinzâdeler olarak anıla gelmiştir. Sultan I. Mahmud (slt. 1730-1754) devrinde sadrazamlık görevine değin yükselen Muhsin Çelebi’nin küçük oğlu Abdullah Paşa (1659-1749), Çorlulu Ali Paşa’nın kızıyla evlenmiş ve oğulları Muhsinzâde Mehmed Paşa (1706-1774) da birçok devlet görevinde bulunduktan sonra Sultan III. Mustafa (slt. 1757-1774) ve Sultan I. Abdülhamid’in (slt. 1774-1789) saltanatlarında iki defa sadrazam olmuştur. Halep Valisi olduğu sırada İstanbul’a gelerek 24 Haziran 1758 günü Sultan III. Ahmed’in kızı, aynı zamanda Sultan III. Mustafa ve Sultan I. Abdülhamid’in kızkardeşleri olan Esma Sultan (1726-1788) ile evlenen Muhsinzâde Mehmed Paşa’nın bu evlilikten çocuğu olmamış dolayısıyla da Muhsinzâde Ailesi, Paşa’nın ilk hanımından olan kızı Rukiye Hanım’dan devam etmiştir.
18. yüzyılın ilk yarısında Kuruçeşme’de inşa ettirdiği büyük bahçesi, havuzları, nefis mermer işlemeli selsebilleriyle meşhur yalısında oturan Muhsinzâde Mehmed Paşa, Boynueğri Esseyyid Abdullah Paşa’nın oğlu Mehmed Said Bey (1725?-1799) ile evlenen kızı Rukiye Hanım’a (1745-1799) Kuruçeşme’deki yalısını düğün hediyesi olarak vermiştir. Bu tarihten sonra Muhsinzâde Ailesi’nin oturduğu yalı zamanla Muhsinzâde Yalısı olarak anılmaya başlanmıştır.
Aldığı tedbirlerle tez zamanda başarıyla Mora isyanını bastırması üzerine “İkinci Mora Fatihi” namıyla şöhret bulan Muhsinzâde Mehmed Paşa, 1774 yılında Küçük Kaynarca Antlaşması’nı imzalamak mecburiyeti neticesi kederinden hastalanıp İstanbul’a dönüşünde 4 Ağustos 1774 günü yolda vefat ederek Edirne’ye defnedilmiş ancak karısı Esma Sultan’ın, kardeşi Sultan I. Abdülhamid’ten rica ve isteği üzerine naaşı İstanbul’da Eyüp Sultan türbesinin penceresi önüne nakledilmiştir.
21 Haziran 1796 Salı günü gece saat dört sularında Boğdan Voyvodası Sarı Beyzâde Yorğa Bey’in Kuruçeşme’deki sahilhânesinden çıkan yangının görülerek hisarlardan atılan topla duyurulmasıyla Sultan III. Selim de yangın yerine gelerek yangını söndürmeye çalışanlara altın ihsan etmiş ve bir süre dinlenmek üzere Abdullah Paşazâde Said Bey ile Rukiye Hanım’ın oturdukları Muhsinzâde Yalısı’na çıkmıştır.
Rukiye Hanım ile Mehmed Said Bey’in oğulları Mehmed Bey (1778?-1858), kapıcılar kethüdalığına kadar yükselmiş halim selim bir zat imiş. İlk karısından olan kızı Nazife Hanım’ın 1823 yılında evlenerek yalıdan ayrılmasının ardından İzzet Kadın (1800-1877) ile evlenmiştir. Abdullah Hamdi Bey, Muhsin Arif Bey, Abbas Bey oğullarıdır.
24 Mart 1822 - 3 Eylül 1826 tarihleri arasında Muhsinzâde Yalısı’nın mutfağına alınan erzak vesair masrafın işlendiği deftere Temmuz 1826’da yazılan: “...Lohusa Şerbeti, karanfil ve darçın ve mazı ve şab ve üzerlik ve Hindistan cevizi ve çöreotu ve altunbaş tiryak bir kutu ve toz seker 72 guruş” kaydı, İzzet Kadınefendi ile Mehmed Bey’in oğulları Abdullah Hamdi Bey’in doğumu münasebetiyle yapılacak lohusa şerbetinin malzemesi yanı sıra inanışlar gereğince lohusanın odasıyla yalının türlü yerlerinde kırk gün boyunca yakılmaya devam edilecek tütsü için çöreotu ve üzerlik otunun alındığına işaret etmektedir.
Meşhur bestekârlardan Medeni Aziz Efendi (1842-1895), ilk mûsikî derslerine Kuruçeşme'deki Muhsinzâde Abdullah Hamdi Bey'in yalısında Kadıasker Mustafa İzzet Efendi'den ders alarak başlamıştır.
18. yüzyılın ilk yarısından itibaren Boğaz’ın sularına yansıyan Muhsinzâde Yalısı’nın, 1933’ten günümüze Boğaz’ın akıntısında yitip giden silueti ve de sureti, 21. yüzyılda Les Ottomans Oteli olarak yeniden hayat buluyor...