2 Eylül 2007 Pazar

Muhsinzâde Yalısı'nda zaman...

18. yüzyılda Muhsinzâde Mehmed Paşa tarafından Boğaziçi’nde Kuruçeşme semtinde yaptırılan Muhsinzâde Yalısı, Les Ottomans Oteli olarak yeniden Boğaz’ın sularına yansıyor...

Zenginliğiyle meşhur Halepli tacir Muhsin Çelebi’nin (1610?-1671) ailesi yüzyıllar boyunca Muhsinzâdeler olarak anıla gelmiştir. Sultan I. Mahmud (slt. 1730-1754) devrinde sadrazamlık görevine değin yükselen Muhsin Çelebi’nin küçük oğlu Abdullah Paşa (1659-1749), Çorlulu Ali Paşa’nın kızıyla evlenmiş ve oğulları Muhsinzâde Mehmed Paşa (1706-1774) da birçok devlet görevinde bulunduktan sonra Sultan III. Mustafa (slt. 1757-1774) ve Sultan I. Abdülhamid’in (slt. 1774-1789) saltanatlarında iki defa sadrazam olmuştur. Halep Valisi olduğu sırada İstanbul’a gelerek 24 Haziran 1758 günü Sultan III. Ahmed’in kızı, aynı zamanda Sultan III. Mustafa ve Sultan I. Abdülhamid’in kızkardeşleri olan Esma Sultan (1726-1788) ile evlenen Muhsinzâde Mehmed Paşa’nın bu evlilikten çocuğu olmamış dolayısıyla da Muhsinzâde Ailesi, Paşa’nın ilk hanımından olan kızı Rukiye Hanım’dan devam etmiştir.

18. yüzyılın ilk yarısında Kuruçeşme’de inşa ettirdiği büyük bahçesi, havuzları, nefis mermer işlemeli selsebilleriyle meşhur yalısında oturan Muhsinzâde Mehmed Paşa, Boynueğri Esseyyid Abdullah Paşa’nın oğlu Mehmed Said Bey (1725?-1799) ile evlenen kızı Rukiye Hanım’a (1745-1799) Kuruçeşme’deki yalısını düğün hediyesi olarak vermiştir. Bu tarihten sonra Muhsinzâde Ailesi’nin oturduğu yalı zamanla Muhsinzâde Yalısı olarak anılmaya başlanmıştır.

Muhsinzâde Mehmed Paşa, kızı Rukiye Hanım’a yazdığı bir mektupta: “Hanenizin tamirine şuru olunduğu işaret olunmuş. Yapıya daima nezaret iktiza eder. Bey ve Ali Ağa rahatı terk edip yapının üzerinde olsunlar ve bir gün akdem ikmaline ihtimam eylesinler. Ziyade akçe vermem.” demektedir. İşin peşini de bırakmayıp bir sonraki mektubunda: “Sakınıp kendine keder vermiyesiz. Rızam yoktur. Her hususta âkilane hareket eyliyesiz. Yapınız tekmil oldu mu?” diye sormaktadır.

Aldığı tedbirlerle tez zamanda başarıyla Mora isyanını bastırması üzerine “İkinci Mora Fatihi” namıyla şöhret bulan Muhsinzâde Mehmed Paşa, 1774 yılında Küçük Kaynarca Antlaşması’nı imzalamak mecburiyeti neticesi kederinden hastalanıp İstanbul’a dönüşünde 4 Ağustos 1774 günü yolda vefat ederek Edirne’ye defnedilmiş ancak karısı Esma Sultan’ın, kardeşi Sultan I. Abdülhamid’ten rica ve isteği üzerine naaşı İstanbul’da Eyüp Sultan türbesinin penceresi önüne nakledilmiştir.

21 Haziran 1796 Salı günü gece saat dört sularında Boğdan Voyvodası Sarı Beyzâde Yorğa Bey’in Kuruçeşme’deki sahilhânesinden çıkan yangının görülerek hisarlardan atılan topla duyurulmasıyla Sultan III. Selim de yangın yerine gelerek yangını söndürmeye çalışanlara altın ihsan etmiş ve bir süre dinlenmek üzere Abdullah Paşazâde Said Bey ile Rukiye Hanım’ın oturdukları Muhsinzâde Yalısı’na çıkmıştır.

Rukiye Hanım ile Mehmed Said Bey’in oğulları Mehmed Bey (1778?-1858), kapıcılar kethüdalığına kadar yükselmiş halim selim bir zat imiş. İlk karısından olan kızı Nazife Hanım’ın 1823 yılında evlenerek yalıdan ayrılmasının ardından İzzet Kadın (1800-1877) ile evlenmiştir. Abdullah Hamdi Bey, Muhsin Arif Bey, Abbas Bey oğullarıdır.

24 Mart 1822 - 3 Eylül 1826 tarihleri arasında Muhsinzâde Yalısı’nın mutfağına alınan erzak vesair masrafın işlendiği deftere Temmuz 1826’da yazılan: “...Lohusa Şerbeti, karanfil ve darçın ve mazı ve şab ve üzerlik ve Hindistan cevizi ve çöreotu ve altunbaş tiryak bir kutu ve toz seker 72 guruş” kaydı, İzzet Kadınefendi ile Mehmed Bey’in oğulları Abdullah Hamdi Bey’in doğumu münasebetiyle yapılacak lohusa şerbetinin malzemesi yanı sıra inanışlar gereğince lohusanın odasıyla yalının türlü yerlerinde kırk gün boyunca yakılmaya devam edilecek tütsü için çöreotu ve üzerlik otunun alındığına işaret etmektedir. Yedi delikli mavi boncuk, bir ufak mazı, bir ufak şap, bir ufak yirmilik altından ibaret nazar takımı da kırmızı bir tüle bağlanarak beşiğe asılmış olmalıdır. Beşiktaş Kapı Ağası Mektebi’nde öğrenim gören, Hafız Mehmed Efendi’den sülüs ve nesih dersleri alarak Kadıasker Mustafa İzzet Efendi’ye intisap eden Abdullah Hamdi Bey’e (1826-1899), Reisülhattatin (Hattatların Reisi) ünvanıyla Menşe-i Küttap (Kâtip Yetiştiren Mektep) hocalığı ve de Şifa-i Şerif yazıcılığı görevleri verilmiştir.

1846 yılında Ayşe Hanım (1830-1915) ile evlenen Abdullah Hamdi Bey’in çocukları Hasan Tahsin Bey, Mehmet Rahmi Bey, İbrahim Fuat Bey, Muhsine Hanım, Fatma Hanımlar da bu yalıda dünyaya gelmiş ve yaşamışlardır. Abdullah Hamdi Bey, çoğu zamanını Kuruçeşme’deki yalısında yazı yazarak ve bahçesindeki çiçekler ve ağaçlarlarla uğraşarak geçirmiştir. Yine bir gün bahçesiyle meşgulken felce uğrayıp dört gün sonra 19 Ağustos 1899 günü felç kalbine sirayet ettiğinde vefat eylemiştir. Uzun boylu, beyaz top sakallı, dindar, bilge, misafirperver, asil bir kişiymiş. Oğullarından Hasan Tahsin Bey, Ömer Paşa’nın kızı Hatice Nimet Hanım’la evlenmiş; çocukları Emine Nahide Hanım, Zahide Zeynep Hanımlar da bu yalıda dünyaya gelmişlerdir.

Meşhur bestekârlardan Medeni Aziz Efendi (1842-1895), ilk mûsikî derslerine Kuruçeşme'deki Muhsinzâde Abdullah Hamdi Bey'in yalısında Kadıasker Mustafa İzzet Efendi'den ders alarak başlamıştır.

Muhsinzâde Yalısı, eski yalıların son nefis örneklerindendi. İki farklı katlı, fakat aynı çatıda olan iki bölükten oluşurmuş. Aralarında gayet yüksek pencereli merdiven sofası bulunurmuş. Elli odalı yalının, deniz üzerinde büyük bir divânhânesi varmış. Suyu denizden alınan bir havuzda her zaman taze balık bulundurulurmuş. Muhsinzâde Yalısı’nın bahçesi ise 18. yüzyılın bahçe mimarisinin yakın zamanlara kadar kalabilmiş en güzel ve en zengin örneklerinden biriymiş. Yalıyla hem zamanlı olarak 18. yüzyılın ilk yarısında yaptırılmış olan havuzlu selamlık setleri, ilk yapılış tarihini izleyen elli yıl içinde genişletilerek tamamlanmıştır.

28 Haziran 1894 tarihindeki büyük depremde hayli harap olan Muhsinzâde Yalısı, bir yıl sonra şekli değiştirilerek yeniden yaptırılmıştır. Bahçe setleri yeniden düzenlenerek yıkılan yalıdan alınan mermerlerin de kullanımıyla havuz ve selsebillerle süslenmek suretiyle tanzim edilmiştir. Havuzlu setler, bahçenin üst sınırında ve sokak duvarı önünde yapılmıştır. Bahçe setleri arazinin meyline uyularak seviyeleri farklı dört bölüme ayrılmıştır. 1933 yılında sahipleri tarafından yıkıcıya verilerek yıktırılan Muhsinzâde Yalısı’nın arsası daha sonraları kömür deposu olarak kullanılmıştır.

18. yüzyılın ilk yarısından itibaren Boğaz’ın sularına yansıyan Muhsinzâde Yalısı’nın, 1933’ten günümüze Boğaz’ın akıntısında yitip giden silueti ve de sureti, 21. yüzyılda Les Ottomans Oteli olarak yeniden hayat buluyor...