1 Eylül 2007 Cumartesi

Boğaz'ın sularına yansıdı erguvan... Emirgân Atlı Köşk'te zaman...

Baltalimanı ile İstinye arasında bulunan servi ormanlarından dolayı vaktiyle "servili orman" anlamına gelen Kyparades olarak anılan Emirgân, evvelce olduğu gibi Fatih Sultan Mehmed’in (1444, 1451-1481) saltanatı sırasında ve sonrasında yaklaşık yüz yıl boyunca da adsız ve yalnızdır.

Kanunî Sultan Süleyman (slt. 1520-1566), Ağustos-Eylül 1566’da kendisiyle birlikte Zigetvar Savaşı’na katılan Sokollu Mehmed Paşa’ya, "Minba’d sen kendin asıl ma’rekeye varmayıp, umûr-ı din-ü devlet ve nizam-ı adlü intizâm-ı saltanat bâbında kaim ve daim olasın ve nûr-ı didem Selim Han’ı ve asker-i İslâmı ve seni Hüda’ya ısmarladım ve kâtibin Feridun zeametine terakki ile dergâh-ı âlî müteferrikalarından olsun" hatt-ı hümâyununu vermesiyle; Divan-ı Hümâyun kâtipliğinden, müteferrikalığa yükselen Ahmed Feridun Paşa’nın, padişah tarafından kendisine ihsan edilen bu yerlere XVI. yüzyılın ikinci yarısında yazlık bir köşk ile birlikte büyük ve güzel bahçeler yaptırmasıyla bu yerler, "Feridun Paşa Bahçeleri" diye anılmaya başlar.

1635 yılında İran’a sefer düzenleyen Sultan IV. Murad (slt. 1632-1640), Revan Kalesi’ni direnmeden Osmanlı’ya teslim eden Emir Gûne oğlu Tahmasb Kuli Han’a, Yusuf Paşa adı ile birlikte Feridun Paşa’nın Mart 1583 tarihinde vefatıyla boşalan Feridun Paşa Bahçeleri’ni de verir. Emir Gûne oğlu Yusuf Paşa’nın, Feridun Paşa Bahçeleri’ne yaptırdığı İran usulü nakışlı, oymalı, çinili sahilhane ve köşk dillere destan olur. Vaktiyle Feridun Paşa Bahçeleri olarak anılan bu yerler, Emirgûneoğlu Bahçesi olarak anılmaya başlamıştır. 17 Haziran 1641 günü Sultan İbrahim’in (slt. 1640-1648) emriyle, Yusuf Paşa’nın idam edilmesinin ardından Emir Gûne oğlunun adı bu yerlere yadigâr kalır. Emirgûneoğlu, zamanla halk ağzında değişerek Emirgân olur.1933’lerde adını komşusu Boyacıköy ile birleştirip Uluköy, bir arada Mirgün olarak değişirmek isterlerse de bu isimler halk tarafından tutulmaz ve bir süre sonra unutulur.

Emir Gûne oğlu Yusuf Paşa’dan boşalan sahilhane, köşk ve bahçeler, Sultan İbrahim tarafından Sadrazam Kara Mustafa Paşa’ya ihsan edilir. Paşa’nın, Viyana’yı fethedememesi üzerine, Sultan IV. Mehmed’in (slt. 1648-1687) emriyle 1683 yılında Belgrad’da idam edilmesinin ardından, bir süre boş kalan bu yerler, Sultan III. Ahmed (slt. 1703-1730) tarafından Şeyhülislâm Mirza Mustafa Efendi’ye verilir. Mirza Mustafa Efendi’nin 1722 yılında vefatıyla oğlu Mehmed Sâlim Efendi’ye geçen yerler, Sultan I. Mahmud’un (slt. 1730-1754) ve Sultan III. Osman’ın (slt. 1754-1757) saltanatları sırasında ise Şeyhülislâm Vassâf Abdullah Efendi’ye aittir. Sultan III. Mustafa’nın (slt. 1757-1774) saltanatı sırasında, Vassâf Abdullah Efendi’nin vefatıyla, 1761 yılında oğlu Es’ad Efendi’ye, Es’ad Efendi’den ise oğlu Mehmed Said Efendi’ye intikal eder.

1775 yılında Mehmed Said Efendi’nin, ardından 28 Temmuz 1778 günü ise babası Es’ad Efendi’nin vefatıyla sahipsiz kalarak devlete geçen bu yerlerdeki köşkler, 1781-1782 yılları arasında Sultan I. Abdülhamid’in (slt. 1774-1789) emriyle yıktırılıp, toprakları parsellenerek halka dağıtılır. Sultan I. Abdülhamid’in vefat eden oğlu Şehzade Mehmed Efendi ve onun annesi Hümaşah Kadın adına 1781 yılında yaptırdığı cami ve iki yıl sonrasında yaptırdığı çeşmenin yanı sıra hamam ve dükkânlar ile Emirgân, bahçelikten çıkıp bir Boğaz köyü hâlini alır. Asıl gelişimini ise Sultan III. Selim’in (slt. 1789-1807) saltanatı zamanında yaşayan Emirgân, devlet ricalinin rağbet ettiği meşhur semtlerden biri olur. Sultan III. Selim, Emirgân’ın bir müslüman köyü olması için ferman çıkararak gayri müslimlerin burada oturmasına izin vermez. XVIII. yüzyılın sonlarında Feridun Paşa Bahçeleri’nin ve Emir Gûne oğlu Yusuf Paşa’nın sahil sarayının yerinde devrin ileri gelenlerine ait sahilhaneler bulunmaktadır.

Günümüzde Atlı Köşk’ün bulunduğu toprakların deniz kıyısında, vaktiyle yer alan sahilhanede oturmakta olan Süleyman Paşa ve eşi Fatımatüzehra Hanım, 7 Haziran 1848 (5 Recep 1264) tarihinde Abraham Camondo’dan aldıkları sekiz yüz bin kuruş karşılığında, boçlarını ödeyince geri vermek üzere sahibi oldukları sahilhaneyi ipotek ederler. 4 Ekim 1852 (19 Zilhicce 1268) günü, Abraham Camondo’ya olan borçlarını ödeyerek geri aldıkları sahilhanelerini, Musevi Hoca Misak’a satarlar. 10 Ekim 1853 (7 Muharrem 1270)’de Hoca Misak, sahilhaneyi o vakit hariciye nâzırı olan Mustafa Reşid Paşa’nın hanımı Adile Hanımefendi’ye satar. Adile Hanımefendi ise 7 Nisan 1857 (11 Şaban 1273)’de müştemilâtlı sahilhaneyi Mısırlı "Küçük" Mehmed Ali Paşa’ya satar. "Küçük" Mehmed Ali Paşa’nın, 28 Haziran 1861 günü genç yaşta vefatıyla, kızları Zübeyde ve Hatice Hanımlar ile oğlu İsmail Paşa’ya geçen müştemilâtlı sahilhane ve bağ, 20 Haziran 1866 (8 Haziran 1282) tarihinde Mustafa Nâilî Paşa’ya satılır. Mustafa Nâilî Paşa’nın 28 Aralık 1871 (15 Şevvâl 1288)’de vefatıyla dokuz evladına kalan bu yerler, veresesi tarafından zamanın ileri gelen sarraflarından Maksudzâde Simon Bey’e toplam on beş bin üç yüz doksan dokuz lira altmış yedi kuruş on sekiz para bedel karşılığında 29 Mayıs 1873 (gurre Rebiülâhir 1290)-11 Haziran 1873 (14 Rebiülâhir 1290) tarihleri arasında satılır.

Mısır Hükümeti adına kayıtlı olan Giritli Mustafa Paşa yalısı, Mısır Hıdivi Mehmed Tevfik Paşa tarafından sekiz bin liraya satın alınarak; Sultan II. Abdülhamid’in fermanı doğrultusunda Osmanlı Hükümeti’ne satılır. Mirgün’de Çeşme Sokağı’ndaki on bir numaralı arsa da sahibi Mirlivâ Mehmed Paşa’dan otuz beş bin kuruş karşılığında Osmanlı Maliye Hazinesi’nce satın alınarak Giritli Mustafa Paşa Yalısı ile birlikte 20 Ekim 1884 (29 Zilhicce 1301) günü Karadağ Dersaadet Maslahatgüzarlığı aracılığıyla Sultan II. Abdülhamid tarafından Karadağ Prensi Nikola’ya ihsan edilir.

Vaktiyle Karadağ Kralı’na ihsan edilen Giritli Mustafa Paşa Yalısı, I. Dünya Savaşı öncesi çıkan bir kararla 10 Eylül 1913 (29 Ağustos 1329) tarihli resmi yazıyı takiben, 2 Ekim 1913 (20 Teşrin-i Evvel 1329) tarihinde Osmanlı Hükümeti’nin Maliye Hazinesi tarafından geri alınır.

Sultan Mehmed Reşad’ın torunu, Şehzade Ziyaeddin Efendi’nin kızı olan Behiye Sultan, 5 Temmuz 1917 (5 Temmuz 1333) tarihinde Mirgün’de on altı kapı no’lu, on dört bin sekiz yüz elli dokuz zira büyüklüğündeki müştemilâtlı bir kapı sahilhane ve içinden geçen bir buçuk masura tatlı su ile Çeşme Sokağı’ndaki on bir numaralı, sekiz yüz kırk zira büyüklüğündeki arsayı Maliye Hazinesi’nden dokuz bin Osmanlı lirasına satın alır.

1922 sonbaharında Berlin’e yerleşen Behiye Sultan, 9 Ekim 1923 tarihinde Berlin Eastern’den çektiği bir telgrafla Mirgün’de, harap bir hâlde bulunan yalı ve arsasını Prens Mehmed Ali Hasan’a sattığını bildirir. 24 Kasım 1923 (24 Teşrin-i Sani 1339) tarihinde Behiye Sultan’ın vekâletiyle Esvabcıbaşızâde Mehmed Muhyiddin, Mirgün yirmi numaradaki, on dört bin sekiz yüz elli dokuz zira büyüklüğündeki bir parsel arsa ile içinden geçen bir buçuk masura tatlı suyu Prens Mehmed Ali Hasan’a satar. Çeşme Sokağı’nda sekiz yüz kırk zira büyüklüğündeki evvelce arsa bu tarihte ahır olan, on bir numaralı yer ise Emine Behiye Sultan’ın sorumluluğunda kalır.

Vaktiyle Sultan Abdülmecid tarafından, dedesi "Küçük" Mehmed Ali Paşa’ya ihsan edilmiş olan, ancak Paşa’nın vefatından yaklaşık beş sene sonra 1866 yılında satılarak ailenin elinden çıkan Emirgân’daki sahilhane ve arsasını, 1923 yılında Prens Mehmed Ali Hasan satın almıştır. Annesi Prenses Hatice Hanım’ın çocukluk günlerini geçirdiği sahilhane yıkılmış ve harap bir hâlde bulunduğundan, Prens Mehmed Ali Hasan, 1925 yılında mimar Edouard De Nari’ye yeni bir köşk projesi çizdirir. Ancak yapımına çok özen gösterdikleri bu evde oturmak Hasan Ailesi’ne nasip olmaz; aynı sıralarda eşi Ayşe İzzet Hanım’dan ayrılan Prens Mehmed Ali Hasan, bir daha geri dönmemek üzere Mısır’daki sarayına gider. Ayşe İzzet Hanım ise iki oğlu ile birlikte önce babası Aziz İzzet Paşa’nın Mısır’daki evine, devrimden sonra ise oğulları Prens İzzeddin Hasan ve Prens İsmail Hasan ile birlikte İsviçre’de Zürih’te bir kasabaya yerleşirler.

Uzun yıllar Yusuf Ağa ve ailesinin içinde oturarak bakımını yaptıkları köşk ve bahçesi, 1944 yılı sıralarında Hasan Ailesi’nin sosyal yaşamı, misafirperverliği ve yardımseverliğiyle tanınan diğer bir üyesi olan Prens Mehmed Ali Hasan’ın ablası Prenses İffet Hanım’ı ağırlamaya hazırlanmaktadır. Sosyal yaşama, davetlere, antikaya olan aşırı merakı ve yardımseverliğinden faydalanmak isteyen etrafındaki kişilerin sayısının da gün geçtikçe artmasıyla, maddi zorluklarla karşılaşan İffet Hanım, Gümüşsuyu’ndaki konağını satmak zorunda kalır. İçinde bulunduğu bu sıkıntılı durumdan Mısır’daki kardeşi Prens Mehmed Ali Hasan haberdar edildiği zaman Prens, 1925’lerde yaptırdığı fakat ailesiyle oturmanın nasip olmadığı, yıllardır boş duran köşkünün kapılarını kardeşi Prenses İffet Hanım’a açar. 1944 yılı civarında Gümüşsuyu’ndan Emirgân’a taşınan Prenses İffet Hanım, Emirgân’daki bu köşkte büyük kızı Misli Melek Hanım ve yeğeni Azize ile birlikte yaşar. 23 Mayıs 1945 tarihinde Prens Mehmed Ali Hasan’ın Mısır’da vefatının ardından oğulları Prens İsmail Hasan ve Prens İzzeddin Hasan’a intikal eden köşkün, 17 Eylül 1951’de Hacı Ömer Sabancı’ya satılmasıyla Prenses İffet Hanım, yine Gümüşsuyu’na bu defa bir apartmanın giriş katına taşınır. Hayatının son yıllarını geçirdiği bu evde 6 Haziran 1962 tarihinde vefat eder.

Akbank’ın kurulduğu 30 Ocak 1948 tarihinde Hacı Ömer’in servetinin beş milyon lira dolaylarında olduğu göz önüne alınıp; Atlı Köşk’ü üç yüz bin lira vererek satın aldığı düşünülürse Hacı Ömer’in bu köşke ne kadar çok inandığı daha iyi anlaşılır. Hacı Ömer’in, Emirgân’da üç yüz bin liraya köşk satın aldığının Adana’da duyulması üzerine, o zamanki ortağı Nuri Has, Sakıp Sabancı’ya: "…babanda da hiç akıl yokmuş. İstanbul’da Park Otel’de devamlı daire tutsa daha ucuza gelirdi…" der. Oysa Anadolu insanının geleneği doğrultusunda, Hacı Ömer Sabancı da servetinin bir kısmını altın, gayrimenkul satın alarak yatırıma dönüştürmenin, bir ölçüde "hayatın iniş çıkışlarına karşı" ailesinin geleceğini teminat altına almak anlamına geldiğini düşünmektedir.

Emirgân’daki köşkün satın alınmasından sonra geçen ilk on ila on beş yıl, köşk önceleri Hacı Ömer Sabancı’nın arzuladığı gibi çoluk çocuk tüm Sabancı Ailesi’nin yazları gelerek kaldığı yazlık evleri olarak kullanılır. Daha sonraları Hacı Ömer, köşke kış aylarında da uğramaya başlar. Hacı Ömer Sabancı, köşk ile birlikte içindeki bazı eşyaları da satın almıştır. Hacı Ömer Sabancı, Mahmud Muhtar Paşa’nın uzun zamandır kapalı duran Moda’daki evi Mermer Konak’ın bahçesinde duran, 1864 yılında Paris’te dökülen bronz at heykelini, Paşa’nın veresesi tarafından yapılan açık artırmada satın alarak; Moda’dan Emirgân’a geçirip evinin hemen önüne koydurunca köşk de "Atlı Köşk" olarak anılmaya başlar.

2 Şubat 1966 tarihinde Hacı Ömer Sabancı’nın vefatı üzerine 28 Şubat 1966’da, terekesinin, eşi Sadıka ve çocukları Sakıp, Hacı, Şevket, Erol, Özdemir ve İhsan Sabancı’lara kalmasının ardından toplam kırk hissenin on’u mülkiyet hakkı tercih eden Sadıka Hanım’a, beş’erden yirmi beş hissesi çocuklarına ve bir’erden beş hisse de İhsan Sabancı’nın çocukları Güler, Yakup, Sevgi, Murat ve Nur Sabancı’lara verilir. 29 Eylül 1969 tarihinde ise Hacı Ömer Holding Anonim Şirketi’nin, Emirgân’daki köşkü satın almasına İdare Meclisi’nce karar verilir. 4 Kasım 1969 tarihinde Sadıka, Sakıp, Şevket, Hacı, Erol, Özdemir, Güler, Yakup, Nur Sabancı’lar hissedarı oldukları Emirgân’daki gayri menkullerinin hisselerini Hacı Ömer Holding Anonim Şirketi’ne satarlar. 11 Mart 1975’de Sevgi ve Murat Sabancı’ların da hissedarı oldukları Emirgân’daki gayri menkullerinin hisselerini, Hacı Ömer Holding Anonim Şirketi’ne satmalarıyla Atlı Köşk tümüyle bu şirkete ait olur.

Hacı Ömer Sabancı’nın vefatından sonra üç dört sene köşk kapatılır. Ardından Sakıp Sabancı, ailesiyle birlikte köşke gelerek yerleşir. Sakıp Bey ve eşi Türkân Hanım, Atlı Köşk’te Türk misafirperverliğine yaraşır bir şekilde bir çok konuk ağırlarlar. 1985 yılında ABD başkanlarından Jimmy Carter ve eşi kahvaltıya gelirler. 1986 yılında George Schultz, Fransa eski Başbakanları’ndan Raymond Barre ve Couvee de Murville ağırlanırlar. 1987’de Atlı Köşk’ü ziyaret eden Belçika Kralı Albert, Sakıp Sabancı’ya "Kral Leopold II" nişanını verir. 1990 yılında Japon Prensi Mikasa ve eşi, Singapur Başbakanı Lee Kuan Yew ve eşi de Atlı Köşk’de Sabancı Ailesi’nin konuğu olurlar.

9 Ekim 1998 tarihinde Hacı Ömer Holding Anonim Şirketi, Hacı Ömer Sabancı Holding Anonim Şirketi olarak ünvan tashihi yaparak, sahibi olduğu Emirgân’daki Atlı Köşk’ü Sabancı Üniversitesi’nin kırk dokuz yıl süreyle kullanımına verir.

"Ulixes’ten fazla yer gezen" at heykelleriyle birlikte köşk, yeni binyıla içerisinde sanat ve tarih yolculuğu yapılacak dünya standartlarında bir müze olarak girer ve bu sefer de kapılarını yeni ziyaretçilerine açar.

***

“Ulixes’ten fazla yer gezen”* at heykelinin hikâyesi...

“Ulixes’ten fazla yer gezen” ve sonunda Emirgân'da Hacı Ömer Sabancı Köşkü'nün bahçesinde rahat ve huzur bulan bronz at heykeli ilkin Fransa’dan yola çıkmıştı. 1864 yılında Paris’te heykeltraş Louis Daumas tarafından yapılan heykel, Vor Thiebaut'un hazırladığı kalıplardan J. Rovillard marifetiyle tunçtan dökülmüştü.** Paris'ten İstanbul'a gelen bu at heykeline evvela Beylerbeyi Sarayı'nda ve sonra Büyükdere sırtlarındaki Bilezikçi Çiftliği’nde rastlıyoruz. Darbhane-i Âmire ikraz mukataası idaresi ve mubayaacılığında da bulunan Bilezikcioğlu Bogos Kalfa'nın 30.10.1852'de vefatından neden sonra Abraham Paşa'ya geçen -Beykoz Çiftliği misali yine padişahla oynanan bir tavla musabakasında mı kazanılmıştı acaba?- ve İstanbul Avcılar Kulübü’nün (Club des Chasseurs de Constantinople) üyelerinin kış aylarında av maksadıyla toplandıkları bu çiftliğin, Abraham Paşa'nın iflasıyla satışa çıkartılması üzerine Hazine-i Hassa tarafından satın alınarak Mahmud Celaleddin Paşa'ya ihsan edilmiş; -Üstelik de Beykoz'daki Abraham Pasa korusunun Berdos'a satılmak istenilmesinden dolayı Damat Mahmud Paşa'nın da dahil olduğu komisyonda bulunan Sadrazam Mehmed Es'ad Safvet Pasa, bu korudan iyi yerleri kendi uhdesine almak isteyen Damat Mahmud Paşa'ya muhalefet etmesinden dolayı vaki jurnal üzerine 4.12.1878'te Sadâret'ten istifa etmişti- derken kendisinin istibdat yönetimi dolayısıyla 1899'da memleketten firarından sonra Şura-yı Devlet Mülkiye Dairesi azası İbrahim Paşa'nın mülkiyetine geçen çiftlik, 1907'de Hıdiv İsmail Paşa'nın kızı Prenses Nimetullah Muhtar (Mahmud Muhtar Pasa'nın eşi) tarafından satın alınmıştı. Karadeniz’e kadar uzanan bu çiftliğin bahçesinde bulunan kıymetli bronz hayvan heykellerinden özellikle at, boğa ve geyik heykellerinin güzelliği dillere destandı. Mahmud Muhtar Pasa, Büyükdere’de Bilezikçi Çiftliği’ndeki heykellerden bazılarını evvela Feneryolu'nda Gazi Ahmed Muhtar Paşa Köskü'nün bahçesine oradan da bir sabah erken hasırlara sarılmak suretiyle taşınan at heykelini Moda’daki Mermer Konak'ın hemen önünde çiçeklerle bezenmiş bahçe göbeğinin ortasına yerleştirtmiştir.

1935 yılında Mahmud Muhtar Paşa’nın, 1945 yılında ise eşi Prenses Nimetullah Hanım'ın vefatından sonra uzun zaman kapalı kalan Moda’daki Mermer Konak'ın ve içindeki esyaların, veresesi tarafından satışa çıkartılacağını duyan Hacı Ömer Sabancı, köşkü ziyaret ettiğinde bu bronz at heykelini çok beğenmiş. Vehbi Koç da, o yıllarda yaptırdığı Divan Oteli’nin bahçesine koymak için bu at heykelini almak istemekteydi. Oldukca çekişmeli geçen artırma sonunda fiyatı bir hayli yükselen at heykelini Hacı Ömer Bey satın alınca, Vehbi Bey de geyik heykelini alarak otelinin bahçesine koydurttu. Hacı Ömer Sabancı'nın bu at heykelini satın alarak Moda’dan Emirgân’a geçirip köskünün hemen önüne koymasıyla köşk bundan böyle “Atlı Köşk” olarak anılmaya başlandı.
_________
* Ulixes: Odysseus’un Latince adıdır. Yunan mythos’undan günümüze kalmış en ünlü kahramandır. Troya Savaşı’nın bitiminden sonra yurtlarına dönen Akha yiğitleri belli süreler içinde evlerine varırlar. Yalnız İthake kralı Odysseus Ithake Adası’na bir türlü ulaşamaz, bir on yıl daha denizlerde sürünür ve Akdeniz’i boydan boya dolaştıktan sonra, on iki gemisinin ve yoldaşlarının hepsini yitirir ve tek başına, yabancı bir tekneyle İthake’ye bırakılır. Odysseus’un dönüş destanını Homeros Odysseia’da anlatır.

** Heykele ön cephesinden bakıldığında kaidesinin bir yan yüzünde: Fdu par Vor THIEBAUT; diğer yüzde ise: S Rouillard DirT Louis Daumas Sculp.. Toulon (Var) Paris 1864. yazılıdır.