
Kanunî Sultan Süleyman (slt. 1520-1566), Ağustos-Eylül 1566’da kendisiyle birlikte Zigetvar Savaşı’na katılan Sokollu Mehmed Paşa’ya, "Minba’d sen kendin asıl ma’rekeye varmayıp, umûr-ı din-ü devlet ve nizam-ı adlü intizâm-ı saltanat bâbında kaim ve daim olasın ve nûr-ı didem Selim Han’ı ve asker-i İslâmı ve seni Hüda’ya ısmarladım ve kâtibin Feridun zeametine terakki ile dergâh-ı âlî müteferrikalarından olsun" hatt-ı hümâyununu vermesiyle; Divan-ı Hümâyun kâtipliğinden, müteferrikalığa yükselen Ahmed Feridun Paşa’nın, padişah tarafından kendisine ihsan edilen bu yerlere XVI. yüzyılın ikinci yarısında yazlık bir köşk ile birlikte büyük ve güzel bahçeler yaptırmasıyla bu yerler, "Feridun Paşa Bahçeleri" diye anılmaya başlar.
1635 yılında İran’a sefer düzenleyen Sultan IV. Murad (slt. 1632-1640), Revan Kalesi’ni direnmeden Osmanlı’ya teslim eden Emir Gûne oğlu Tahmasb Kuli Han’a, Yusuf Paşa adı ile birlikte Feridun Paşa’nın Mart 1583 tarihinde vefatıyla boşalan Feridun Paşa Bahçeleri’ni de verir. Emir Gûne oğlu Yusuf Paşa’nın, Feridun Paşa Bahçeleri’ne yaptırdığı İran usulü nakışlı, oymalı, çinili sahilhane ve köşk dillere destan olur. Vaktiyle Feridun Paşa Bahçeleri olarak anılan bu yerler, Emirgûneoğlu Bahçesi olarak anılmaya başlamıştır. 17 Haziran 1641 günü Sultan İbrahim’in (slt. 1640-1648) emriyle, Yusuf Paşa’nın idam edilmesinin ardından Emir Gûne oğlunun adı bu yerlere yadigâr kalır. Emirgûneoğlu, zamanla halk ağzında değişerek Emirgân olur.1933’lerde adını komşusu Boyacıköy ile birleştirip Uluköy, bir arada Mirgün olarak değişirmek isterlerse de bu isimler halk tarafından tutulmaz ve bir süre sonra unutulur.
Emir Gûne oğlu Yusuf Paşa’dan boşalan sahilhane, köşk ve bahçeler, Sultan İbrahim tarafından Sadrazam Kara Mustafa Paşa’ya ihsan edilir. Paşa’nın, Viyana’yı fethedememesi üzerine, Sultan IV. Mehmed’in (slt. 1648-1687) emriyle 1683 yılında Belgrad’da idam edilmesinin ardından, bir süre boş kalan bu yerler, Sultan III. Ahmed (slt. 1703-1730) tarafından Şeyhülislâm Mirza Mustafa Efendi’ye verilir. Mirza Mustafa Efendi’nin 1722 yılında vefatıyla oğlu Mehmed Sâlim Efendi’ye geçen yerler, Sultan I. Mahmud’un (slt. 1730-1754) ve Sultan III. Osman’ın (slt. 1754-1757) saltanatları sırasında ise Şeyhülislâm Vassâf Abdullah Efendi’ye aittir. Sultan III. Mustafa’nın (slt. 1757-1774) saltanatı sırasında, Vassâf Abdullah Efendi’nin vefatıyla, 1761 yılında oğlu Es’ad Efendi’ye, Es’ad Efendi’den ise oğlu Mehmed Said Efendi’ye intikal eder.
1775 yılında Mehmed Said Efendi’nin, ardından 28 Temmuz 1778 günü ise babası Es’ad Efendi’nin vefatıyla sahipsiz kalarak devlete geçen bu yerlerdeki köşkler, 1781-1782 yılları arasında Sultan I. Abdülhamid’in (slt. 1774-1789) emriyle yıktırılıp, toprakları parsellenerek halka dağıtılır. Sultan I. Abdülhamid’in vefat eden oğlu Şehzade Mehmed Efendi ve onun annesi Hümaşah Kadın adına 1781 yılında yaptırdığı cami ve iki yıl sonrasında yaptırdığı çeşmenin yanı sıra hamam ve dükkânlar ile Emirgân, bahçelikten çıkıp bir Boğaz köyü hâlini alır. Asıl gelişimini ise Sultan III. Selim’in (slt. 1789-1807) saltanatı zamanında yaşayan Emirgân, devlet ricalinin rağbet ettiği meşhur semtlerden biri olur. Sultan III. Selim, Emirgân’ın bir müslüman köyü olması için ferman çıkararak gayri müslimlerin burada oturmasına izin vermez. XVIII. yüzyılın sonlarında Feridun Paşa Bahçeleri’nin ve Emir Gûne oğlu Yusuf Paşa’nın sahil sarayının yerinde devrin ileri gelenlerine ait sahilhaneler bulunmaktadır.




Vaktiyle Karadağ Kralı’na ihsan edilen Giritli Mustafa Paşa Yalısı, I. Dünya Savaşı öncesi çıkan bir kararla 10 Eylül 1913 (29 Ağustos 1329) tarihli resmi yazıyı takiben, 2 Ekim 1913 (20 Teşrin-i Evvel 1329) tarihinde Osmanlı Hükümeti’nin Maliye Hazinesi tarafından geri alınır.

1922 sonbaharında Berlin’e yerleşen Behiye Sultan, 9 Ekim 1923 tarihinde Berlin Eastern’den çektiği bir telgrafla Mirgün’de, harap bir hâlde bulunan yalı ve arsasını Prens Mehmed Ali Hasan’a sattığını bildirir. 24 Kasım 1923 (24 Teşrin-i Sani 1339) tarihinde Behiye Sultan’ın vekâletiyle Esvabcıbaşızâde Mehmed Muhyiddin, Mirgün yirmi numaradaki, on dört bin sekiz yüz elli dokuz zira büyüklüğündeki bir parsel arsa ile içinden geçen bir buçuk masura tatlı suyu Prens Mehmed Ali Hasan’a satar. Çeşme Sokağı’nda sekiz yüz kırk zira büyüklüğündeki evvelce arsa bu tarihte ahır olan, on bir numaralı yer ise Emine Behiye Sultan’ın sorumluluğunda kalır.


Akbank’ın kurulduğu 30 Ocak 1948 tarihinde Hacı Ömer’in servetinin beş milyon lira dolaylarında olduğu göz önüne alınıp; Atlı Köşk’ü üç yüz bin lira vererek satın aldığı düşünülürse Hacı Ömer’in bu köşke ne kadar çok inandığı daha iyi anlaşılır. Hacı Ömer’in, Emirgân’da üç yüz bin liraya köşk satın aldığının Adana’da duyulması üzerine, o zamanki ortağı Nuri Has, Sakıp Sabancı’ya: "…babanda da hiç akıl yokmuş. İstanbul’da Park Otel’de devamlı daire tutsa daha ucuza gelirdi…" der. Oysa Anadolu insanının geleneği doğrultusunda, Hacı Ömer Sabancı da servetinin bir kısmını altın, gayrimenkul satın alarak yatırıma dönüştürmenin, bir ölçüde "hayatın iniş çıkışlarına karşı" ailesinin geleceğini teminat altına almak anlamına geldiğini düşünmektedir.
Emirgân’daki köşkün satın alınmasından sonra geçen ilk on ila on beş yıl, köşk önceleri Hacı Ömer Sabancı’nın arzuladığı gibi çoluk çocuk tüm Sabancı Ailesi’nin yazları gelerek kaldığı yazlık evleri olarak kullanılır. Daha sonraları Hacı Ömer, köşke kış aylarında da uğramaya başlar. Hacı Ömer Sabancı, köşk ile birlikte içindeki bazı eşyaları da satın almıştır. Hacı Ömer Sabancı, Mahmud Muhtar Paşa’nın uzun zamandır kapalı duran Moda’daki evi Mermer Konak’ın bahçesinde duran, 1864 yılında Paris’te dökülen bronz at heykelini, Paşa’nın veresesi tarafından yapılan açık artırmada satın alarak; Moda’dan Emirgân’a geçirip evinin hemen önüne koydurunca köşk de "Atlı Köşk" olarak anılmaya başlar.
2 Şubat 1966 tarihinde Hacı Ömer Sabancı’nın vefatı üzerine 28 Şubat 1966’da, terekesinin, eşi Sadıka ve çocukları Sakıp, Hacı, Şevket, Erol, Özdemir ve İhsan Sabancı’lara kalmasının ardından toplam kırk hissenin on’u mülkiyet hakkı tercih eden Sadıka Hanım’a, beş’erden yirmi beş hissesi çocuklarına ve bir’erden beş hisse de İhsan Sabancı’nın çocukları Güler, Yakup, Sevgi, Murat ve Nur Sabancı’lara verilir. 29 Eylül 1969 tarihinde ise Hacı Ömer Holding Anonim Şirketi’nin, Emirgân’daki köşkü satın almasına İdare Meclisi’nce karar verilir.

Hacı Ömer Sabancı’nın vefatından sonra üç dört sene köşk kapatılır. Ardından Sakıp Sabancı, ailesiyle birlikte köşke gelerek yerleşir. Sakıp Bey ve eşi Türkân Hanım, Atlı Köşk’te Türk misafirperverliğine yaraşır bir şekilde bir çok konuk ağırlarlar. 1985 yılında ABD başkanlarından Jimmy Carter ve eşi kahvaltıya gelirler.
9 Ekim 1998 tarihinde Hacı Ömer Holding Anonim Şirketi, Hacı Ömer Sabancı Holding Anonim Şirketi olarak ünvan tashihi yaparak, sahibi olduğu Emirgân’daki Atlı Köşk’ü Sabancı Üniversitesi’nin kırk dokuz yıl süreyle kullanımına verir.

***
“Ulixes’ten fazla yer gezen”* at heykelinin hikâyesi...

1935 yılında Mahmud Muhtar Paşa’nın, 1945 yılında ise eşi Prenses Nimetullah Hanım'ın vefatından sonra uzun zaman kapalı kalan Moda’daki Mermer Konak'ın ve içindeki esyaların, veresesi tarafından satışa çıkartılacağını duyan Hacı Ömer Sabancı, köşkü ziyaret ettiğinde bu bronz at heykelini çok beğenmiş. Vehbi Koç da, o yıllarda yaptırdığı Divan Oteli’nin bahçesine koymak için bu at heykelini almak istemekteydi. Oldukca çekişmeli geçen artırma sonunda fiyatı bir hayli yükselen at heykelini Hacı Ömer Bey satın alınca, Vehbi Bey de geyik heykelini alarak otelinin bahçesine koydurttu. Hacı Ömer Sabancı'nın bu at heykelini satın alarak Moda’dan Emirgân’a geçirip köskünün hemen önüne koymasıyla köşk bundan böyle “Atlı Köşk” olarak anılmaya başlandı.
_________
* Ulixes: Odysseus’un Latince adıdır. Yunan mythos’undan günümüze kalmış en ünlü kahramandır. Troya Savaşı’nın bitiminden sonra yurtlarına dönen Akha yiğitleri belli süreler içinde evlerine varırlar. Yalnız İthake kralı Odysseus Ithake Adası’na bir türlü ulaşamaz, bir on yıl daha denizlerde sürünür ve Akdeniz’i boydan boya dolaştıktan sonra, on iki gemisinin ve yoldaşlarının hepsini yitirir ve tek başına, yabancı bir tekneyle İthake’ye bırakılır. Odysseus’un dönüş destanını Homeros Odysseia’da anlatır.
** Heykele ön cephesinden bakıldığında kaidesinin bir yan yüzünde: Fdu par Vor THIEBAUT; diğer yüzde ise: S Rouillard DirT Louis Daumas Sculp.. Toulon (Var) Paris 1864. yazılıdır.